İradeli Olarak Yapmadıklarımız Bilinçli Olarak Yaptıklarımız Kadar Değerlidir

Ali Rıza Demircan 2022-06-08

İradeli Olarak Yapmadıklarımız Bilinçli Olarak Yaptıklarımız Kadar Değerlidir

Biz insanlar ibâdet etmek için, bir diğer Kur'ân ifadesiyle güzel ameller yapmak ve yarışmak için yaratıldık.1 Bu sebeple bize Rabbimiz tarafından emirler verildi, yasaklar konuldu.

Görevimiz bu emirleri ve yasakları uygulayarak kulluk görevimizi yapmaya, erdemli kullar olarak Rabbimizin sevgisi ve ebedî armağanlarını kazanmaya çalışmaktır.2 

İlâhî yasaklar eylemi değil iradeyi gerektirir

Yüce mevlamızın ve de şanlı peygamberimizin emirlerine uymak, hiç şüphesiz atılımı gerektirir. Örneğin âdil olmak, namaz kılmak, zekat vermek, sözleşmelere bağlılık göstermek, sıla-i rahim yapmak, Hakk'a çağırmak, dinimizin ve olgun aklın tavır koyduklarından sakındırmak ve bunlar gibi daha nice ilâhî emirlerin tatbik edilebilmesi yorucu eylemleri gerektirir. Çünkü emirlere konu görevler, aktiviteyi gerektiren amellerdir.

İlâhî emirlerin bütünüyle yerine getirilebilmesi kişisel aksiyonlar yanı sıra temel hak ve özgürlüklerin kullanılabilir olması, toplumun zihniyet yapısı ve yasalarının vicdan ve din özgürlüğü ile uyumlu olması da gerekmektedir. Mesela İslâm'ın referans alınmasına karşıt baskıcı bir toplumda kişisel gayretlerle içerik ve biçim olarak İslâmî eğitim yasalarının uygulanması mümkün değil gibidir. Ancak içinde yaşanılan şartlar ne olursa olsun, ölümcül tehditler ve yıllar boyu mahkumiyet doğurabilecek ağır ve müessir baskılar olmadıkça ilâhî yasaklardan sakınma böyle değildir. Zira kaçınma yalnızca bir inanç ve irade olayıdır, eylem gerektirmez, kâmil anlamda özgürlüklere ihtiyaç duyurmaz. Geliniz tespitimizi Kur'ânî yasaklardan bazılarıyla örneklendirelim.

Muhtelif Kurân âyetlerindeRabbimiz şöyle buyurur:

["Sakın ha zalimlere meyletmeyin..."

"(Hukuki yargı ve nefsi müdafaa gibi) haklı bir gerekçeye dayanmaksızın Allah'ın dokunulmaz kıldığı cana kıymayın..."

"Son derece yüz kızartıcı, azgınca bir davranış ve çok kötü bir yol olan zinaya yaklaşmayın"

"Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin..."

"Bir topluluğa olan düşmanlığınız sizi adâletsizliğe sevketmesin..."

"...Teberrüc yapmayın; (dikkatleri çekici) giyinişiniz, yürüyüşünüz ve davranışlarınızla cinsel cazibelerinizi sergilemeyin..."

"Ey müminler! Müminleri bırakarak Hakkı inkâra şartlanmış olanlara sizleri temsil ve adınıza tasarruf yetkisini vermeyin..." ]3

Düşünüldüğünde açıkça kavranılacağı gibi bütün bu ilâhî yasaklar ve benzerleri atılımı değil, bilinçli durmayı ve iradeyi korumayı gerektirir. Bu sebeple ilâhî yasakları yapmamak, Kur'ânî ve Nebevî emirleri yapmak kadar değerlidir.

Kurâni Kerim'de Allah'ın sevdiği kullar vasfedilir, Cennetliklerin özellikleri tanıtılırken yapmamayı içeren eylemsizlik bir değer olarak zikredilir. Örneğin Furkan sûresinde Rahman olan Allah'ın güzel kulları yaptıkları yanı sıra yapmadıklarıyla şöylece övülürler:

["Rahmeti bütün varlıkları kuşatan Allah'ın has kulları, harcadıkları zaman ne saçıp savururlar ne de cimrilik yaparlar...

Onlar Allah'la beraber asla bir takım tanrılara yalvarıp yakarmazlar ve hukukî bir gerekçe olmadıkça Allah'ın dokunulmaz kıldığı cana kıymazlar ve zina etmezler. Çünkü (bilirler ki) bunlardan birini yapan kimse günaha bulaşacak, Kıyâmet Günü'nde böyle birinin çekeceği azap kat kat artacak ve o Gün aşağılık bir durumda kalakalacaktır."]4

Anlamları sunulan âyetlerde israf etmemek, cimrilikten korunmak, Allah'a ortak koşmamak ve zinaya yaklaşmamak şeklindeki özellikler hep "yapmamak"la ilgilidir. İlâhî ölçüler doğrultusunda "yapmamanın", "yapmak" kadar değerli olduğu gerçeğini pekiştirir bir örnek olarak Mumtehine Sûresinin 12. âyetini de sunabiliriz.

Bu âyette şöyle buyrulur:

"Ey Peygamber! Mümin kadınlar ne zaman sana gelip, Allah'tan başka hiçbir varlığa ilahlık yakıştırmayacaklarını, zina etmeyeceklerini, (kürtaj yaparak) çocuklarını öldürmeyeceklerini, hiç yoktan yalan uydurarak iftira atmayacaklarını ve (bildireceğin vahyî ve aklî) hiçbir hakikate karşı çıkmayacaklarını bildirirlerse onların bağlılık (taahhütleri olan) biatlarını kabul et ve Allah'tan onların günahlarını affetmesini dile. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır." 

Yapmama irademiz engellenemez

Faiz alıp vermeyebiliriz. Kadın olarak tesettürsüzlüğü şartlaştıran memuriyetler almayabiliriz.

İnancımızla çatışan gazeteleri-televizyonları okumayabilir-izlemeyebiliriz.

Zalimleri sevmeyebiliriz, onlara güleç yüz göstermeyebiliriz.

İnançlarımızdan ötürü bizleri dışlayanları dışlayabilir, ürettikleri malları almayabilir, oy vermeyebiliriz.

Verilen örnekleri bütün ilâhî yasakları içine alacak şekilde çoğaltabiliriz.

Zira İslâm'la çelişir toplum düzenimiz bile İlâhî yasakları "yapmama" yöntemiyle kulluk görevimizi yapmamızı engelleyemez. Engelimiz cehaletimizdir, nefsi arzularımızdır, toplumumuzun gereksiz olarak putlaştırdığımız değer yargılarıdır. Yapmaya çağrılar varken yapmamak elbette ki zordur. Ama biz kuluz. Bu zorluğu aşmaya çalışmazsak, Rabbimizin rızasını nasıl kazanacak, Cennetlere nasıl ereceğiz.

Sevgili Peygamberimiz bakınız bizleri nasıl uyarıyor:

"İnsanların yaşayacağı öyle bir dönem gelecek ki bu dönemde mümin âcizlikle fücûr; eylemsizlikle günahlı atılımlar arasında seçime zorlanacaktır. Bu dönemi yaşayanlar eylemsizliği günahkâr kılıcı atılımlara tercih etsinler."5 

Yapmamak da Müslümanca tavır koymaktır

İslâm'ın ve bilimsel aklın reddettiği sözler ve davranışlar ve işleri bilinçli ve iradeli olarak "yapmamak" müslümanca tavır koymaktır. İnançlarımızla çelişen şahıslara, ilkelere, yasalara, kurumlara ve de çıkarlara şuurlu olarak "Hayır" demektir. Kültürel, ekonomik ve siyasal mağduriyetler karşısında şiddet içermeyen sivil itâatsizliktir, kültürel cihaddır. Daha da önemlisi açıklanan şekliyle "yapmama" Allah'ın emri olduğu için Allah'a ibadettir.

Zatına ibadet kabul ederek Rabbimiz bizi yapmadıklarımız ile değerlendirdiğine göre biz de birbirimizi değerlendirirken yaptıklarımız kadar yapmadıklarımıza da bakalım.

Örneğin Allah'a ortak koşmamanın, zalimlere yardakçılık yapmamanın, içki ve uyuşturucu madde kullanmamanın, kamu mallarını yağmalamamanın, zinaya yaklaşmamanın, kâfirlerden onay ve onur almaya kalkışmamanın ve benzerlerinin büyük faziletler-evrensel değerler ve Cennet'e götürecek duruşlar olduğunu bilelim ve de unutmayalım.

Hutbemizi Rabbimizin müjdeli bir açıklamasıyla bitiriyorum:

"Yapmamanız emrolunan büyük günahlardan kaçınırsanız, diğer hatalarınızı örteriz ve sizi yüce bir mesken (olan Cennet)e yerleştiririz."6 

1- Zariat 56. Mülk 2

2- Al-i İmran 133, Hadid 21

3- Hud 113, İsra 32-33, Nisa 29, 144, Maide 2, Ahzab 33

4- Furkan 67-69

5- M. Zevaid 7/286

6- Nisa 31

 

 

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0